
Seyit Riza.
Kırmil mintikasi Dersim'in kalbidir. Hozat, Nazimiye, Mazkirt ile Ovacık arasındaki bu mıntaka
tam Dersim tabiatıncladır. Bir tek jandarma yüzü görmemiş olan İkisor, Pizvank, Ağdat Yukarı Ab-bas uşaklarının tahassungâhıdır.
Burada, nefsinde büyük bir aşiretin reisliği ile Şeyh Kasanlar kolunun başseyitliğini cemeden Seyit Rıza oturur.
Seyit Rıza kimdir, nedir, ne olacak?
Ben Dersim'e giderken, bütün kumandanların,
bütün mesul idare amirlerinin kafası bununla meş
guldü.
Seyit Rıza, Pizevank'ta türbesi, ama ufak bir kaleyi andıran mazgallı, siperli türbesinde yatan Seyit İbrahim isminde birinin oğludur, altmış beş yaşların da uzun boylu, mütenasip endamlı, kır sakallı, siyah . ve gümrah kaşlı, cazibeli gözlü, büyük ve gagamsı bu runlu bir dağlıdır. Başına giydiği külahın üzerine ye şil ve siyah karışık sarık sarar, ayağına şalvar ve sırtına bir palto giyer, bu dinç heyet, Dersinrin en tipik adamıdır. Allak, oynak, elastik, politik Seyidin, iç hayatı bir sırdır. Esrar içer derler ve fakat sıhhatine çok itina ettiği de müsellemdir.
Seyit Hıza, Karaballı, Ferhat, Abbas, Kırgan ve La cm ıiış.a£ı aşiyretlerine Allah tarafından mı, Peygamber tarafından mı musallat edilmiş ol duğu bilinmiyen bir ihtirastır. Bunun girdiği bir evin halkı, artık cehennemlik değildir. Bir ev onu celbe muvaffak olduktan son ra yarin ahrette, Cenneti Âlâda bir köşk temin etmiş demektir. Seyit nazlıdır, her eve her çadıra gitmez. Onun gönlünü yapmak her türlü fedakârlığın ihıiyariyle kabildir.
Seyit, bütün kullarının etvar ve harekâtından müteessirdir, muğberdir. Onun rızasini, Allahin
ve Ali'nin elemek olan rızasını, tahsil etmiyenlere ne yazık!....
İşte bu Seyit Rıaz'nm dedeleri hiç bir hükümet saygısı bilmeden Sultan Hamit devrine kadar geldiler.
Sultan Hamit devri kolaydı, Hozat'tan kımıldan-mıyan "gazabı şahane,, ye uğramış, nefyedilmiş iki Sultan Hamit Paşasına arada bir hediye yollamakla, iki üç senede bir Erzincan'a Dördüncü Ordunun meşhur Müşürü Zeki Paşaya gitmekle Osmanlı hartası içinde oturmanın mecburiyetini iyfa eder ler d i.
Giderken kendi aşiyretlerini de, komşu aşiyret-leri de soyup soğana çevirerek Kumandanın önüne yığdıkları hediyelerle itaatlerini, teyit edip dönerlerdi.
Her Erzincan seyahati, muhitte tegallübü, te-cebbürü artırma için yeni bir kudret kaynağı olur, yeni bir hamle imkânı verirdi-
1324 senesi ilkbaharında artık Dersim, bir istibdat sultanı için bile hazmedilemiyecek kadar azmıştı Dersim, hiç bir şey dinlemiyordu. Bugün en akıllı ve uslu görünen Dersim başlan, en önde Diyap Ağa ol duğu halde ayaklanmışlar, Ovacık havalisinde bulu nan kıtaatı muhasara etmişlerdi. Asî dersimlilere Seyit Rıza kumanda ediyordu. Garnizon kumandanı neden sonra bir neferi muhasara hattından kaçırarak Kemah'a gönderebildi ve oradan Dördüncü Ordu Müşürünü haberdar etti. Dördüncü Ordu Müşürü, ni hayet Alldülhamit'ten Dersim'i tedip iradesini alabil di. Hemen rlört taraftan 17-13 tabur asker toplandı
Taburlar önce muhasarayı kaldırarak Ovacık garni jzonunu kurtardılar. Hozatlı asiler, kamilen Munzur 'suyu tarafına atıldı, bir kısmı dağa iltica etti..
Tam o sırada, meşrutiyet iylan edildi. Ağalar şaşırdılar, memurlar şaşaladılar, eşkıya mukavemetten vaz geçti, takip durdu, yeri yurdu dağılan ağaların bu yumuşaklığını gören kumandan:
— Bizim vazifemiz tamam. Artık bundan sonrası idarei mülkiyenindir, diyerek işin içinden temizce çık mak yolunu tuttu.
Mutasarrıf, ağalardan para sızdırmak için kemküm etti ise de kimse dinlemedi ve nihayet askerî harekâtın tatiline karar verildi.
Asker garnizonlarına dönünce Dersim gene eski
Dersim oldu. Harekât neticesiz kaldı, yapılan feda
kârlıklar boşa gitti. Seyit Rıza bu hareketin de kalıra
manı idi.
Bu Seyid'iıı kendisini saydırmak için politikası bakın nedir: O öyle her valinin, her kumandanın ayağına kolay kolay gitmez. Bir mutasarrıf, bir vali geldi mi, diğer aşiyret ağaları sürülerle önüne akarken Seyit'ten haber çıkmaz, bu Dersim'e yayılır. Seyit Rıza yeni bir vesileden istifade etmiştir. Vali bunu bir izzeti nefis meselesi yaparsa derhal üzerine yürümesi, onu vurması iycap eder.
Fakat Seyid'e bu ehemmiyeti neden vermeli, O gelmezse ne olur, o da kim oluyor?.. Bir Dersim şa-kiysinden ne farkı var!....
Fakat bunun muhitte yapacağı tesir başka görünür. Seyit Rıza, valiyi hiçe saydı, gelmedi, denir. Der sim'i gene namı tutar, diye korkulur..
Ağalar, eletek öpmiye gelen, devletin yeni mumessilinin hakipayi"ne yüz sürmiye gelen ağalar, . valinin kulağına fıslarlar:
— Paşam, Beyim, emret, derhal ayağına getirelim,o köpeğin ne ehemmiyeti var, yalnız sen emret, derler.
Bu teklif iki yüzlüdür, bir manası gidip Seyid'i ikna edip getirmektir.
Asıl iç yüzü; Seyit Rıza'nm yükselen servetini,
dolan kesesini paylaşmak için aşiyretle üzerine
yürümek arzusudur.
Vali soğuk kanlıdır, bir izzeti nefis meselesinden, muhiti tanımadan, neticeyi kestirmeden büyük tedip hareketine sebep olacak bir işe girişmek iste mez. Fakat; Seyit Rıza muhakkak gelmeli, ayağıma ; kapanmalı, der...
Meselâ üç Dersim başı, Cemşit, Miço ve Kango zade Validen gidip Seyid'i getirmek müsaadesini alırlar. Fakat bu müsaadecik, Hozat'ın kapısından çıkmadan, derhal fevkalâde murahhaslığa tebeddül eder. Meşrutî hükümetin, fevkalâde mümessilleri ağalar, on saatlik yolu beş günde alarak Seyit Rı-za'nın yanına giderler.
Orada ne konuşurlar, ne dertleşirler, neler söyleşirler bilinmez.
Ayrıldıklarından on g'ûn sonra Hozat'tadırlar.
Valinin huzuruna mahcııbane dönerler. Zavallılar
uğramışlar, terdökmüşler, fakat Seyit Rızayı ikna
edememişlerdir:. :
—Seyit Rıza, efendimizden havfediyor, vali yu
lavsız bir arştandır, beni parçalar, diyor... derler.
Vali sorar: Ey, ne demek istiyor...
Ağalar, Seyit Rıza'nın dikte ettiği taliymata harfi harfine riayet ederek:
— Bir kulunu buraya göndersiri, çoluk çocuğum mutmain olsun, diye Seyit Riza niyaz ediyor, derler.
Vali emreder, her vali değişişinde Seyit Rıza'nın köyüne'gidip rehin kalmanın gediklisi, Taburağa sı Emin Ağanın katırına eğer vurulur. Emin Ağa bununla Ağdat yolunda onuncu veya on ikinci seyahatini yapar.
Rehin, Rıza'nm evine konur. Seyit kalkar, vergi loplar, kabiylelerin üzerinden bir belâ silindiri gibi geçer, getirir topladığının üçte birini Hozat Mal Sandığına yatırır, valninin elini eteğini öper, Seyit Rıza'nm gelmesi Dersim için, devlet için bir hâdise olur.
Bana Seyit Rıza'nın bir tedibe 1328 de uğradığını söylediler. Ve hâdiseyi şöyle naklettiler:
DersimM bilen, Dersim'in acılarını çocukluğun-dcnberî duyan kemahh Sağıroğullarmclan Şabıt B.. (sabık Erzincan mebusu) buraya ittihatçıların mıı-tasarrıfşı olarak gönderilir. Sabit B. eski hesapları bir tarafa bırakarak bundan sonra ciddî bir inzibat tesisi yolunda didinirken, birgün Tercan'da iki katırın, Seyit Rıza'nın avenesi tarafından çalındığı şikâyeti gelir.
Mutasarrıf Dersim'de Ufak bir tecavüzü, hırsızlığı derhal tepeliyerek. bir dahasına imkân vermemeyi kafasına koymuştur. Büyük bir tedip müfrezesi hazırlatır. Dört yüz jandarma cemedilir. Hozatlr Hızır Çavuşun emrine verilir. Hızır Çavuş, hayatını Dersim dağlarında zabıta memurluğunda geçirmiş, Dcrsimi deresiyle, tepesiyle en eyi bilen jandarmadır.
Dört yüz jandarma ve bir o kadar milis aşiyret efradı Seyit Rıza'nın üzerine gönderilir.
Müsademe, oldukça şiddetli olur. Dört milis bu taraftan sekiz âsî öbür taraftan ölür. Seyit Rıza Kutuderesi'ne, Dersim'in bu ebedî şakavet ocağına kaçar. Tedip kuvvetleri bütün Yukarı Abbas uşağını tepeledikten sonra döner.
Seyit Rıza, Kutuderesi'ndc ebediyyen yaşıyacak değil ya... Simdi politika değişir...
Bir gün Hozat'ın sözüm yabana Belediye Reisi ahut Ahmet Ağa, mutasarrıfın yanma gelir ve der ki:
—Seyit Rıza köleniz geldi, boğazına bir yular takmış, ayaklarınızı öpmek istiyor...
Saki reis, boynuna en çok yakışan bir ziynetle hükümet konağının kapısı önündedir.
Tercan'da çalınan katırlar, katırları çalanlar da beraberdir. Hükümetin nlt katındaki hapishane nin tahta parmaklımı açılır ve içeriye girerler.Seyit Rıaz'uın siyasi fikri nedir, devlet nüfuz ve
. tesirinden azade olan Ağdat muhiti neye gebedir?
Bunları katiyetle kestirmek kabil değildi. Seyit
Rıza menfaati için her şeyi yapabilecek bir tıynette idi.
Meşrutiyetten evel Ermeni komiteleriyle de birlikte çalışmış, Taşnaksiyon komitesine yazılarak, onların gayelerine andiçmiş elerlerdi.
Üstelik millî mücadelenin başlarında Zara ve Ümraniye havalisinde karışıklıklar çıkaran aşiyret
reislerinden Alişan Beyin kâtibi, akıl hocası olan Alişer ve Koçkiri aşiyretinden elini kana bulayan birçok katiller senelerdenberi Seyit Rrzaya iltica etmişti. Alişeri bir tesadüf mü, yoksa bir tertip mi Seyit Rıza'ya kâtip yapmıştı, o da meçhuldü....
1925 şubatında Şeyh Sait isyan ettiği vakit, Dersim ağaları cumhuriyete inkıyatlarını teyide geldikleri vakit, Seyit Rıza bunların arasında yoktu. Filhakiyka o yerinden kımıldamadı, amma kedisi nitı şayanı iytimat1 bir adattı olmadığını ispat etti...
1925 mayısında1 Dersimin merkezine kadar teftiş için giden Ordu JVlüfettişi, bu dersimli ağayı Hozat'ta da "el öpmiye gelenler,, arasında görmemişti... Seyit Riga'nın'adı "cumhuriyet bendesi,, ağalar arasında kocaman bir istifham işareti gibi dolaşıyordu.
Ben Seyit Rıza'yı görmedim, fakat Dersiııl'in kasabalısından, bir Sivaslıdan, bir eğinliden farkı olnıiyan kasabalısından Seyit Rıza'y* şöyle din ledim:
— Dersimlinin kurt olmadığını tarih ve fen açık gösterir. Fakat nediyeyim, efendim bu zavallıların başında bu belalar, bu seyitler ve hele Seyit Rıza varken bunların ne türklüğü, ne insanhğ kalyor.
Hakikaten bunlar Horasandan gelme türk evlat lan, Timurleng'in akınında bu dağlara kaçan türk kabileleri, Yavuz Çaldıranca geçerken önünden ka çarak dağlara tırmanan kızılbaş türkler ve bir az da öteden beriden gelip bu dağlara sığınan muhtelif
insanlardır. Fakat ben bunlara nasıl türk diyeyim. Bunlar halâ kurunuulâ hayatı yaşıyor, köçebeliği bırakmiyor, benim gibi, aralarında aşiyret hayatı çözülmüş köylüler gibi yaşamıyor... Ve düşünmi yor..
Kaçgöç yok... Sünnete bir ustura dokundurup bir az kan çıkarmakla insan müslüman olur mu? Aile hayatları bizimkiniden bambaşka... Bir kardeşin aldığı karıya diğeri bilâperva tasarruftan çekinmez; namus telâkkileri bize uymaz.
Şunun bunun malını çalıp . öldürmeyi en tatlı iş sayarlar. Yalnız kurşunla ölmiyenlerin anaları meza
Her çocuk ilk terbiyeyi silahla alır.
Başkasının malını çalmaktan çekinmemek, s' rı başında ağlar, dövünür.
Adam öldürmek için korkmamak,
Devleti tanımamak,
Devlete karşıkorken elele vermek, bu terbiyenin baş şartlarıdır.
Aralarındaki kan ihtilaflarına da inan olmaz.. Emin olun, kendi ağalık mevcudiyetlerine vuracak her hareket karşısında bibirlerine karşı iki ellen de kanda olsa, unutur ve birleşirler. Çünkü ağalıklarını hep bu birliğe borçludurlar.
Hırsları kabardı mı, kendi aşiyretlerinden mi, dost aşiyretten mi demezler. Malına, ırzına, hayatına kasttan çekinmezler ve hatta hazduyarlar.
Birgün Seyit Rıza'nın yanında idim.
Civardan bir köylü ve karısı ağlıyarak geldfve Seyid'in mekruh ayağına kapandı:
—Ne olur, hayvanımı size getirmişler, verin... diye yalvarir
adını unuttuğum adamına gitmesini ve işe onun bakacağını söyledi.
Köylüler yine ağlıyor ve belki merhamete geliı de verir diye yalvarrnıya devam ediyorlardı.Seyit, sakalını sığadı ve bana döndü:
—Görüyor musun, malı giden ne tuhaf oluyor.
diye gülmeye başladı. Seyit gülüyor, etrafında diz çö
ken dört beş avenesi bu sözü kahkahalariyle teyit
ediyorlardı.
Oğlu yanıma sokuldu:
—Ne yapalım, bizde böyle vergi alır, fukara yü zünden geçiniriz, dedi. Sonra öğrendim; Seyit Rıza imi biçare köylüyü işine bakacak, diye gönderdiği adam, herzamanki tarifeyi tatbik etmiş. (300) meçi; diye almadıkça katırı vermemiş...
Aslen neslen Türk olduğuna şüphem olmasa da böyle adamlara nasl türk diyeyim.,,
Seyit Rızaya çok kızgın olan kasabalıdosturnun fikrine bir noktadan ilişmeden geçemiyeceğim. Ara dan seyidi, ağayı kaldırınca dersimli, kolay ve çabuk yontulmaya müstait, sıhhatli, çalışkan bir çifçi malzemesi olur. Onu böyle gösteren, yaşadığı aşiyret hayatı, zebunu olduğu seyit korkusudur.
Yukarı Abbas aşiyreti, Mori Mustafa, îkisor ve Seyit İbrahim zadeler kabiylelerinden mürekkeptir. Nüfusu üç bin kadardır. İki bin kadar sığır, beş binden fazla koyun ve keçisi, altmış bineği vardır. A-şiyretin Seyit Rıza'dan sonra başı Haçeli köyünde oturan kardaşı Seyit Ağadır. Seyit Rıza'nın üç oğlu vardi". Şeyh Hasan, Hüseyin ve Baba. Seyit Ağanın da oğulları kör Ali Haydar, Seyit Rızanin damadı Şükrü ve Rehber İbrahim Ağalardır.
En dost geçindikleri aşiyret, Kırgın ile Yukarı Karaballıdır. Kalan, Demenan ve Bahtiyarlar anane vî düşmanlarıdır.